Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TÜKÜR YÜZÜNE CELLADIN

Bütün eskimiş malzemeleri, inşaat alanından atmak istiyorum ve zaman zaman , bazı ifadelerin psikoterapi seanslarında , bir başrol üstlendiklerini düşünüyorum. Bunlardan birinin “boşluğa düşmek” deyimi olduğunu söyleyebilirim. “Sevgilimden ayrıldım, boşluğa düştüm”, “işten çıkarıldım, boşluğa düştüm”,” tatile çıktım, boşluğa düştüm”,” çocuklar okula başladı, boşluğa düştüm”, “eşimden boşandım, boşluğa düştüm” vs… Nedir bu denli sıkıntı yaratan, dilimize pelesenk olan boşluk? Boşluğa düşünce ne oluyor? Yara bere içinde mi kalıyoruz? Kafamız gözümüz mü patlıyor? Nükleer bombardımana mı tutuyorlar bizi? Gelin boşluğun içinde biraz yuvarlanalım. Neymiş derdi bir anlayalım. Olan ya da olmayan bir olay ya da durum sonrası yaşanan bir duygu durumu olarak tanımlanabilir boşluk hissi. Ayrıca kendisinin ikincil bir duygu olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Yani aslında bu duygu bir maske ve ardında örttüğü başka temel bir duygu var. Genellikle de bu temel duygunun "-kaygı" olduğunu s...

HOŞÇAKAL İKİ GÖZÜM

Evvel zaman içinde , kalbur saman içinde ; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken dönüp dönüp durdum eksenimin etrafında . Yaşamın bükülmeleri dahilinde , kaybolup giden nice güzelliklerin güneş gibi göründüğü , nice çirkinliklerin çürüyüp pas tuttuğu bir kaygı erozyonundan geliyorum . Sağım bataklık , solum uçurum , arkam çıyan sürüsü , önüm uzunca bir tünel ve tünelin ucunda zerrece bir aydınlık . Benim de cahil cesaretimin olanca cüretiyle yaptığım depresyon tanımım budur . Sizin beyin süzgecinden süzüp zeka havlusuyla durulayamadığınız ve bu duruma üşenerek  savurduğunız boş ve lüzumsuz tanımlarınıza uymayı reddediyorum . Depresyon nedir bilmezdim ben , şimdi bir melankolik oldum  . Verip veriştiriyorum devri devranın şatafatlı kadranına . Depresyonumun bana verdiği tüm görkemli fantezileri , bir saygıdeğer büyük abimizle doyasıya yaşamak istiyorum ; bir daha giremeyecem çünkü bu adına depresyon dedikleri ruh devinimine . Yok mu ...

SİTE İNSANI

Cahil idim , dünyanın rengine kandım cümlesinin , yaşam biçimimi esaret altına almış olmasının , derin iç çatışmalarıyla boğuşmayı , gelişen teknoloji çağının bizi bize özel kılan bir sürü güzellikleri alaşağı etmesini izliyorum ; karşımdaki dağın zirvesinde yalnızlığa terk edilmiş , mağrur ama asaletinden bir şey kaybetmemiş , geçen onca zamana inat kardeşçe birlikte yaşamı başarabilmiş , üç beş ağacı izleyerek . Yaşamak , bir ağaç gibi tek ve hür ; ama bir orman gibi kardeşçe değil artık , bu memleket de bu güzellikler de bizim değil artık. NAZIM AMCA gibi memleketinin ve insanının sevdalısı insanların devrinde kaldı o esaslı ve hakikatli bilinç . Ülke insanının , toplumsal yaşamın ve işleyişin böyle olmasında bizim bir suçumuz , günahımız yok deyip sıvışabiliriz işin içinden ( sanki toplum dediğimiz şey biz bireylerden değil de kedi , köpek . horoz , tavuk vb. canlılardan ibaret) , "neyi değiştirebilirim ki ?" gibi son moda , ikna kabiliyeti yüksek cümlelerin , tatminka...

SOYUT YOZLAŞMA

Sağa sola bakmadan bodoslama daldığım , herhangi bir duygunun köşelerindeki kıvrımlarda vazgeçtim , insan olmanın erdemlerini taşımaktan , o erdemlerin insana kattığı geçici mutluluklardan , yalancı rahatlama seanslardan , vicdanı törpüleyen egzotik saçmalıklardan ... İçi boş , vasıfsız , beş para etmez , yalancı , iki yüzlü  duygularla ne kadar sürdürülebilir ve yenilenebilir bir hayat yaşarım  diye soruyorum kendime.Soyut kavramları , duyguları  sorgulamaktan çektiğim yetti artık  ya da soyut olan her şeyi somutlaştırma gibi bir gafletin azabını yaşamaktan usandım . Koca bir hayatı , bir türlü anlayamadığım ve  anlamlandıramadığım , sorguladıkça daha derinlere gittiğim , bazen o derinliklerin bile daha derininde , ucu bucağı belirsiz dehlizlerde nefes almakta zorlandığım , soyut kavramların ve duyguların peşinden koşmaktan yoruldum . Payıma düşen koça bir boşluktu çünkü. Bir arpa boyu kadar bile yol alamamaktı payıma düşen . Göremediğim ,  dokunamadığım...