SORGU SUAL METAFORU
uzun ve soluksuz bir serüvenin tedariksiz yolcusu olmanın verdiği düşünce furyası ile mutlu mesut bir hayat yaşamaya yeminli kafamın emrindeyim. yaşıyorum bıkmadan usanmadan yorulmadan yaşıyorum çünkü yaşamımın yaşanmamışlıkları biran önce yaşaması gerektiği gibi bir tez gayesi var.
gayelerim arzularım temennilerim hislerim ve hayallerim nerdeyse hergün değişiyor beli bir amaca odaklanamıyorum çünkü naptığımı bilmiyorum yaradılışımı sorgulamaktan kendi özümle doya doya zaman geçiremiyorum. belki de ben özümde çok iyiyimdir ama kendimle alakalı bildiğim elle tutulur bir şeye ulaşamadım . iyi olmak ahlak sahibi olmak vs. bunar değil bunlar biz insanların uydurmaları . iyi olan insanın değeri kötü insana göre kıyaslanıyor çünkü; yani kötünün yaptığından daha kötü değil iyi kişinin iyliği , kötünün kötülüğünden daha az kötü sadece. ahmet arabamı çaldı mehmet ise 5 tl paramı çaldı o yüzden ahmetin kötülüğünün yanında mehmetin kötü olması ihmal edilir hatta yok hükmündedir.beni ben yapan esas sebepler lazım bana
sosyolojik boyutunda baktığımda ben toplum içerisinde sıradan bir öğretmen olmaktan öteye gidebilmiş biri değilim beni farklı kılan hiçbir şey yok mu ? belli bir yaşam şeklim yok belli bir vatandaşlık hakkım yok belli bir insani değerim yok sıradanlıktan kurtulmaya mecalim yok... sürünün bir parçası olduğumu düşünmekten yoruldum . para kazan ev al karnını doyur ailene bak arabanı yenile onu yap bunu yap şunu yap ... maddeye kaşla göz arasında taptım. bunlar beni kısa süreliğine kendimi mutlu etme kandırmacasına yeterli sebepler aslında ama bu benim bir özelliğim değil bu olmamalı daha değerli daha özel daha bana hitap eden şeyler olmalı; yani demek istediğim bu saydıklarım zaten olması gerekenler; ev araba evlilik iş çocuk geçim ... daha ilerisinde ne var ? daha ilerisini görebilecek bir kapasitem mi yok yoksa daha ilerisi harbiden de yok mu?
daha ilerisi yoksa benim mutluluğum maddeye endeksli ve ben de gördüğüm tanıdığım tüm insanlık gibi maddeciyim.
çöp topladım simit satım tuvalet temizledim bulaşık yıkadım naylon,şeker,tuğla ve mermer fabrikalarında çalıştım meybuz sattım sakız sattım soğuk su sattım 3 üniversite okudum 10 yıl öğretmenlik yaptım aileme baktım kendime baktım ... benim yaşam insan namına bir şeyler öğrenmem gerekiyor ama beni rahatlatan herhangi bir düşüncem ya da tespitim yok
insanlığın temel sorunu paradır dedim ama sonra en kolay kazanılan şeylerin başında geldiğini gördüm ; biraz zeki olmak yeterli para kazanmak için.temel sorun menfaat dedim ama çok değer verdiğim 5-10 insanda bu özelliği görmedim ve istisnalar kaideyi bozar benim hayatımda
temel sorun nedir diye diye yıllardır sorguladım sordum cahil cesaretimle ve tekrar cahil cesaretimin bana verdiği yetkiye dayanarak insanların temel sorununun sorgulamak olduğuna kanaat getirdim ve kendimi büyük ölçüde tatmin etmiş durumdayım. somut şeyler sorgulamaktan vazgeçeli yıllar oldu çünkü sorumun muhattabı yok karşımda . Allahım sen var mısın diye göğe avazımın çıktığı kadarıyla bağırmamın sonucunda bahçesinde düşünen adam heykelinin olduğu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastahanesinin çamaşır suyu dökülmüş herhangi bir bembeyaz odasında uhrevi dünyaya çekilmek var ve kesinlikle bu durum çekici gelmiyor bana
kendimizi sorgulamıyoruz esas sorun bu . bizim kendimizle alakalı sorunlarımız var ve biz bunları sevmiyoruz cesaretimizin azmini yitirdiği nokta tam olarak burası. kendi beynimizin içerisinde kendimizi sorgulamak belki de mantıklı gelmiyordur kendi kafamızın içerisinde hoşlandığımız, sevdiğimiz,sevmediğimiz, nefret ettiğimiz kişiyi sorgulamak daha mantıklı geliyor ya da kendimizi başkalarından dinlemek daha bir janjanlı geliyor.ama unuttuğumuz nokta şu bizi bu dünyada anne baba başta olmak üzere kim Adan Zye tanıyor ? işin içinde duygu girerse gerçeklik alıp başını uçsuz bucaksız diyarlara gider . sevdiğimiz kişi bize bizi objektif olarak anlatamaz ya da bizden nefret eden kişi de arkamızdan bizi başkalarına olduğumuz gibi anlatmaz.bizi bize en güzel en tutarlı en hakikatli anlatacak olan biziz çünkü kendimize yönelik zerre bir çıkarımız yok
ben kendime ait herhangi bir özelliğimi doğru ya da yanlış anlattığımda doğrudan etkilenecek olan ben olduğum için kendime kendimi dürüstçe ve hakkıyla anlatmalıyım.benim kendimle alakalı ciddi sorunlarım var demeyi bilmeliyim geçip bir köşede inzivaya çekilip apaçık bir şekilde tek tek yüzleşmeliyim iyi ve kötü olan her yönümle özelliğimle. sağdan soldan eşten dosttan duyduklarım sadece referans olmalı hayatıma
deneyimlerimizin cahil cesaretimizle buluştuğu noktada dış mihraklardan bağımsız , kendi içselliğimize olan amansız ve çetin yolculuğumuzda bize en hakikatli rehber hata payı en az olan pusula biziz.bizi sürünün parçası olmaktan kurtaracak olan ve toplum yaşam karmaşıklığının yobazlığından koruyacak olan iğne çuvaldız ikilisindeki iğnenin hakkını vermek olacaktır. hatta mümkün olabilecekse çuvaldız ile herhangi bir münasebette bulunmamakta ziyadesiyle fayda var.çünkü biz hamız hala ve pişmiş gibi davranıp hamlara ahkam kesmek basit bir anlık tatminkarlıktan öteye gitmeyecektir
gayelerim arzularım temennilerim hislerim ve hayallerim nerdeyse hergün değişiyor beli bir amaca odaklanamıyorum çünkü naptığımı bilmiyorum yaradılışımı sorgulamaktan kendi özümle doya doya zaman geçiremiyorum. belki de ben özümde çok iyiyimdir ama kendimle alakalı bildiğim elle tutulur bir şeye ulaşamadım . iyi olmak ahlak sahibi olmak vs. bunar değil bunlar biz insanların uydurmaları . iyi olan insanın değeri kötü insana göre kıyaslanıyor çünkü; yani kötünün yaptığından daha kötü değil iyi kişinin iyliği , kötünün kötülüğünden daha az kötü sadece. ahmet arabamı çaldı mehmet ise 5 tl paramı çaldı o yüzden ahmetin kötülüğünün yanında mehmetin kötü olması ihmal edilir hatta yok hükmündedir.beni ben yapan esas sebepler lazım bana
sosyolojik boyutunda baktığımda ben toplum içerisinde sıradan bir öğretmen olmaktan öteye gidebilmiş biri değilim beni farklı kılan hiçbir şey yok mu ? belli bir yaşam şeklim yok belli bir vatandaşlık hakkım yok belli bir insani değerim yok sıradanlıktan kurtulmaya mecalim yok... sürünün bir parçası olduğumu düşünmekten yoruldum . para kazan ev al karnını doyur ailene bak arabanı yenile onu yap bunu yap şunu yap ... maddeye kaşla göz arasında taptım. bunlar beni kısa süreliğine kendimi mutlu etme kandırmacasına yeterli sebepler aslında ama bu benim bir özelliğim değil bu olmamalı daha değerli daha özel daha bana hitap eden şeyler olmalı; yani demek istediğim bu saydıklarım zaten olması gerekenler; ev araba evlilik iş çocuk geçim ... daha ilerisinde ne var ? daha ilerisini görebilecek bir kapasitem mi yok yoksa daha ilerisi harbiden de yok mu?
daha ilerisi yoksa benim mutluluğum maddeye endeksli ve ben de gördüğüm tanıdığım tüm insanlık gibi maddeciyim.
çöp topladım simit satım tuvalet temizledim bulaşık yıkadım naylon,şeker,tuğla ve mermer fabrikalarında çalıştım meybuz sattım sakız sattım soğuk su sattım 3 üniversite okudum 10 yıl öğretmenlik yaptım aileme baktım kendime baktım ... benim yaşam insan namına bir şeyler öğrenmem gerekiyor ama beni rahatlatan herhangi bir düşüncem ya da tespitim yok
insanlığın temel sorunu paradır dedim ama sonra en kolay kazanılan şeylerin başında geldiğini gördüm ; biraz zeki olmak yeterli para kazanmak için.temel sorun menfaat dedim ama çok değer verdiğim 5-10 insanda bu özelliği görmedim ve istisnalar kaideyi bozar benim hayatımda
temel sorun nedir diye diye yıllardır sorguladım sordum cahil cesaretimle ve tekrar cahil cesaretimin bana verdiği yetkiye dayanarak insanların temel sorununun sorgulamak olduğuna kanaat getirdim ve kendimi büyük ölçüde tatmin etmiş durumdayım. somut şeyler sorgulamaktan vazgeçeli yıllar oldu çünkü sorumun muhattabı yok karşımda . Allahım sen var mısın diye göğe avazımın çıktığı kadarıyla bağırmamın sonucunda bahçesinde düşünen adam heykelinin olduğu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastahanesinin çamaşır suyu dökülmüş herhangi bir bembeyaz odasında uhrevi dünyaya çekilmek var ve kesinlikle bu durum çekici gelmiyor bana
kendimizi sorgulamıyoruz esas sorun bu . bizim kendimizle alakalı sorunlarımız var ve biz bunları sevmiyoruz cesaretimizin azmini yitirdiği nokta tam olarak burası. kendi beynimizin içerisinde kendimizi sorgulamak belki de mantıklı gelmiyordur kendi kafamızın içerisinde hoşlandığımız, sevdiğimiz,sevmediğimiz, nefret ettiğimiz kişiyi sorgulamak daha mantıklı geliyor ya da kendimizi başkalarından dinlemek daha bir janjanlı geliyor.ama unuttuğumuz nokta şu bizi bu dünyada anne baba başta olmak üzere kim Adan Zye tanıyor ? işin içinde duygu girerse gerçeklik alıp başını uçsuz bucaksız diyarlara gider . sevdiğimiz kişi bize bizi objektif olarak anlatamaz ya da bizden nefret eden kişi de arkamızdan bizi başkalarına olduğumuz gibi anlatmaz.bizi bize en güzel en tutarlı en hakikatli anlatacak olan biziz çünkü kendimize yönelik zerre bir çıkarımız yok
ben kendime ait herhangi bir özelliğimi doğru ya da yanlış anlattığımda doğrudan etkilenecek olan ben olduğum için kendime kendimi dürüstçe ve hakkıyla anlatmalıyım.benim kendimle alakalı ciddi sorunlarım var demeyi bilmeliyim geçip bir köşede inzivaya çekilip apaçık bir şekilde tek tek yüzleşmeliyim iyi ve kötü olan her yönümle özelliğimle. sağdan soldan eşten dosttan duyduklarım sadece referans olmalı hayatıma
deneyimlerimizin cahil cesaretimizle buluştuğu noktada dış mihraklardan bağımsız , kendi içselliğimize olan amansız ve çetin yolculuğumuzda bize en hakikatli rehber hata payı en az olan pusula biziz.bizi sürünün parçası olmaktan kurtaracak olan ve toplum yaşam karmaşıklığının yobazlığından koruyacak olan iğne çuvaldız ikilisindeki iğnenin hakkını vermek olacaktır. hatta mümkün olabilecekse çuvaldız ile herhangi bir münasebette bulunmamakta ziyadesiyle fayda var.çünkü biz hamız hala ve pişmiş gibi davranıp hamlara ahkam kesmek basit bir anlık tatminkarlıktan öteye gitmeyecektir
Yorumlar
Yorum Gönder