BUHRANLI GÜNLER
Ben bir yüklemim , her şeyi sırtlayan ve bundan gocunmayan biriyim. Ben bir
özneyim , sizin kavramlarınıza sığdığım ölçüde varolmayı reddediyorum ; üstelik
kendi varlığımı dünyaya yansıtmak ve dünyayı kendi varlığımın bir ifadesine
dönüştürmek istiyorum. Alıştırıldığımız , tepkisizleştirildiğimiz ,
hissizleştirildiğimiz , yok sayıldığımız , yavaş yavaş yok edilmeye mahkum bırakıldığımız bu sistemi
kabul etmiyorum.
Kendi
sesimle tartışıp durmaktan öteye gidemeyişimden sıkıldım . benimle aynı fikirleri
taşıyan kişilerle, zorbalara , düzen bozguncularına lanetler yağdırmaktan sıkıldım . Benimle zıt görüşleri paylaşan kişilerle
tartışamama korkusunu gün be gün artarak yaşamaktan sıkıldım . fikirlerimin ,
dilimin , rengimin , mezhebimin , ırkımın , temsiliyet hakkımın hoyratça
alaşağı edilmesinden sıkıldım.
Hiçbir şey
yokmuş gibi yaşamaktan, duyarsızmışım gibi davranmaktan , konuşursam büyük
konuşurum , büyük konuşursam da kodese tıkılmaktan , gencecik körpe
delikanlılarımızı beş dakikalık haber bültenlerinde süslü püslü spikerlerin ,
geçici mahsun tavırları ardından , bülten sonlarına koydukları komik haberlere
tebessüm etmelerinden de sıkıldım. Ne için ölüyoruz ? Kimin için ölüyoruz ? Uğruna
öldüğümüz amaç nedir ? Hangi ideolojik çıkarlar bir canımızdan daha değerlidir
ve hangi yozlaşmış politiklarınız gecekondu da oturan bir annenin , gözyaşından
daha ötedir ? Ölmesek olmaz mı ? Başka bir çaresi yok mu ağalar ??? Kınama makamını meşgul etmekten daha vahim
görevleriniz yok mu ? Her gün şehitlerimize rahmet dilemekten öteye geçemiyor
musunuz ? Kana kan ile karşılık vermekten usanmadınız mı ? Dış mihraklar
safsatasından sıkılmadınız mı ? Terörü kategorize etme oyununzun modası geçmedi
mi ? Her şey bir kenarda dursun insan olmayı denemenin zamanı gelmedi mi ? Acıyı
hissetmenin zamanı gelmedi mi ? Hepiniz neden vasıfsızlaştınız sizi oraya
vasıfsız olasınız diye mi gönderdik ? Tek bir insan kim oluyor da her şeyi ona
bağlı hale getiriyorsunuz ? Her şey , onun iki dudağı arasından çıkan sözlere nasıl odaklanabiliyor ? Benden senden daha şatafatlı daha uhrevi daha efsuni neyi var ? Var olan tüm özellikleri bizi daha
geriye atıyor ve bizi gün geçtikçe daha fazla öldürüyor.Bizi kutuplaştırıyor , bizi tahammülsüzleştiriyor ve nifak tohumları serpiştiriyor aramıza.Neden eleştiremiyoruz mesela , eleştirince neden hedef tahtası haline getiriliyoruz , neden adalet herkes için adalet değil? Yönetenler ile yönetilenler arasında sürekli eleştrisel bir bağ olmak zorunda .Yemek yemek gibi , su içmek gibi , uyumak gibi bir şey bu.
Dünyanın her yerinde iktidarlar sert bir şekilde eleştirilir ve üçüncü ,dördüncü , beşinci dünya ülkelerinde eleştirmek terör örgütü mensubu olmakla eş değer mahiyete sahip. Ben seni eleştiririm arkadaş .Ülkemi sen yönetiyorsan , vergimi sen alıyorsan , bizlerin oylarıyla 876655496867 (lanet olası sosyal medya) odalı mabedinde huzurla oturuyorsan seni eleştiririm ve bu benim en tabii hakkım.ne idüğü belirsiz terör örgütleri , çocukluğumdan beri bir türlü anlam veremediğim dış mihraklar , köşeye sıkışınca birden bire ortaya çıkan üst akıl saçmalıkları ... Bunlar benim muhhatabım değil ve hiçbir zaman da olmayacaklar .Sen onları bitiresin diye o makamdasın sürekli laf salatası yapmak için değil , madem ki öyle kalk o halde o koltuktan , inan ki senden daha güzel kınarım , senden daha güzel güzellemeler dizerim.Sen onları bitirmekle , ben de seni eleştirmekle mükellefim.
Dünyanın her yerinde iktidarlar sert bir şekilde eleştirilir ve üçüncü ,dördüncü , beşinci dünya ülkelerinde eleştirmek terör örgütü mensubu olmakla eş değer mahiyete sahip. Ben seni eleştiririm arkadaş .Ülkemi sen yönetiyorsan , vergimi sen alıyorsan , bizlerin oylarıyla 876655496867 (lanet olası sosyal medya) odalı mabedinde huzurla oturuyorsan seni eleştiririm ve bu benim en tabii hakkım.ne idüğü belirsiz terör örgütleri , çocukluğumdan beri bir türlü anlam veremediğim dış mihraklar , köşeye sıkışınca birden bire ortaya çıkan üst akıl saçmalıkları ... Bunlar benim muhhatabım değil ve hiçbir zaman da olmayacaklar .Sen onları bitiresin diye o makamdasın sürekli laf salatası yapmak için değil , madem ki öyle kalk o halde o koltuktan , inan ki senden daha güzel kınarım , senden daha güzel güzellemeler dizerim.Sen onları bitirmekle , ben de seni eleştirmekle mükellefim.
‘’Eyy...! modern
çağın pörsümüş politikacısı ! çok şey kazandın , ama her şeyi yitirme telaşından
tasması kopmuş , doberman gibisin. Bütün evreni ele geçirme sevdası içindesin ;
ama kendini kaybetmişsin , farkında değilsin ya da farkına varmak işine
gelmiyor . senin gibi düşünmeyene tahammülün yok , seni sevemeyebilirler gibi
bir ihtimale , tahammülün yok ! Etrafında bir ilçede ki emniyet mensuplarından
çok daha fazlası var. Uyan artık nedir senin bu korkun ,kendi ülkendesin . Milli irade lafını ağzına
pelesenk etmişsin . Nedir o halde etrafında etten duvar oluşturma korkusu ? Korku
insanı dizginler ; ama sendeki korkuyu aşalı çok olmuş , senin beynini ele
geçirmiş , devasa korkunç paranoyaların . Kendini ulaşılmaz kıldıkça , kolay
lokmaya dönüşüyorsun ; geri dönüşün yok sen de farkındasın . Bir adım ötesi
felaket , bir adım gerisi kıyamet . En iyi bilensin bu durumu , o yüzden
yerinde sayıyorsun , her gün aynı şeylerin olması tam da senin istediğin durum
ve şikayetçi değilsin bu durumdan. Senin de hayatın zor be hacıt , ALLAH sana
yardım etsin diyeceğim ama sen onu da kendine malzeme haline getireceksin
biliyorum ; çünkü o koltuğa gelme şeklin o.
Ülkemi, toprağımı, insanımı ,noksansız seviyorum başka bir vatanım yok çünkü benim . Birgün gidersem bile dönebileceğim tek bir yurdum var , TÜRKİYE . Kimsenin babasının malı değil , kimsenin pervasızca , saçma sapan ideolojilerinin deneme tahtası da değil benim ülkem. Her şeyi , çok
ciddiye alıyorum ; ölümsüzlük iksiriyle yaşıyormuşum gibi . sistem beni fark ettirmeden esir alıyor ,
algılarımı yönetiyor ve düşüncelerime hükmediyor .Kendimi bırakmak , unutmak ve en
az on yıl uyumak istiyorum. Uyandığımda sevginin , hoşgörünün , mutluluğun
hakimiyet sürdüğü ülkemi görmek istiyorum . insanların torpil sesine
irkilmedikleri güzelim ülkemi istiyorum . Siyasetin , günlük hayatımızdan
çıktığı , televizyonlarımızda fikir , edebiyat , sanat tartışmalarının boy gösterdiği ,
ülkemi istiyorum . insanımızın aklıyla , zekasıyla alay eden , - biri beni
dürtüklüyor , - hayırlısıysa inşallah olur , - ben bilmem teyzemin evladı bilir
, -o ses zambia … gibi programlar aldı başını gidiyor ve biz onları sadece
izlemek için izliyoruz . Ölüm ,kan ,gözyaşı görmek istemediğimiz için izliyoruz. Gerçeklerden , kendimizi soyutlamak için
izliyoruz . Eskiden babayiğit damat adayının elinde , çiçek ve çikolata ile
gelin evine gidilirdi. Noldu o güzelim
sıcacık geleneğimize ? Televizyonlarda birbirlerini tokatlayan ,kafalarında
bardak kıran, birbirlerine hakaretler saydıran ve çoğu da bunu para karşılığı
yapıp bu rezil durumu , kendine yakıştıran asalak insanlar toplumuna , hangi
zaman aralığında , geçiş yaptık ?
Gerçekler bu
kadar canımızı acıttığı için görmezden geliyoruz acıları. Görmeyince , duymayınca
yok sayabiliyoruz . Bana dokunmayan yılan , bin yıl yaşasın dediğimiz için
nasıl insanlara dönüştük farkında bile değiliz . Hayatımızı ölmemek yahut
ecelimizle ölmek üzerine kurduk . Herhangi bir bombalı saldırıda sağ
bacağımızın bir yana , sol kolumuzun bir yana savrulmasından korkuyoruz . Patlama
olduktan sonra, ilk aklımıza gelen , bizim
veya sevdiklerimizin başına bir şey gelmemesinin verdiği rahatlık , ardından
sosyal medyada yeminli kınamalarımız , istiklal marşı ve kapanış. Ölmek bedava
anasını satayım bu ülkede ; petrolden dolardan gayri safi milli hasıladan daha
pahalı hale geldi yaşamak. ‘’bedava ölüyoruz , bedava!.’’
İnsan hayatının
bu kadar değersiz kılındığı , sınırların insan cesetleriyle çizildiği , kan
kırmızısı coğrafyada dünyaya gelmenin , ağır üzüntüsünü gün geçtikçe , daha
derinden acılarla hissetmekti payımıza düşen . Kınamaktan , lanetler
yağdırmaktan , şehitler ölmez vatan bölünmez, bir ölür bin diriliriz ,
tekbiiiir Allhuekber nidaları gibi
vicdan mastürbasyonu rahatlığı söylemlerimiz de olmasa hepten yaşanmazdı
buralarda ; çünkü acı , kan , gözyaşı karşısında susan dilsiz şeytandır diye
öğretildi sürü toplumuna . Siz iyiyseniz
sıkıntı yok o yüzden sıkıntı çıkartmayın gibi tembihlendi ince tehdit misali.
Eğer hafta sonu kahve içebileceğiniz bir cafeniz varsa , alışveriş yapabileceğiniz mağazalar hala mevcutsa , arkadaşlarınızla , sevgililerinizle , eşlerinizle sinemaya haftada bir kez de olsa gidebiliyorsanız sıkıntı yok. Üşüyen bir halk için hiç de romantik ve tatlı olmayan karı görünce boy boy resim paylaşıp bol bol layklandıysa bir de , ohh miss sıkıntı asla yok , kim sıkıntı var diyorsa yüzünün ortasına indirin sümsüğü ve yola devam. Akşamları haberlerden sonra , eve gitmeye özen gösteriyorsak , başka acıları , başka hayatları görmezden gelebiliyorsak , keyfimiz gıcır ve tıkırında vesselam . mesela gün içerisinde , durduk yere oturup beş dakikalığına Doğubeyazıt’ta askerliğini yapan bir vatan evladının gözlerindeki bayrak sevdasını ve yaşadığı ölüm korkusunu düşündük mü ? Anamur’un bir köyünde okula gidemeyen bir sabinin kalem ve defter hasretini hissedebildik mi ? Oğlunun , gözaltında işkenceye maruz kaldığını öğrenen annenin , geceleri odanın karanlık duvarlarına bakıp , çaresizce ağlayışlarını iliklerimize kadar hissedebildik mi ? Anne ve babasını kaybetmiş , bir üniversite öğrencisinin , hem okulunu bitirmesi gerektiğini , hem bir işte çalışması gerektiğini , faturaları , kirayı , mutfak ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve kardeşiyle öyle ya da böyle yaşam mücadelesi verebilmesi gerektiğini hayal edebildik mi ? Babası, inşaattan düşüp ölmüş bir çocuğun hayatt boyu yüklendiği o travmayı atlatabilmesinin ne kadar dayanayanılmaz olduğunu tahayyül edebildik mi ? Bunları halledelim demiyorum , bilelim diyorum ; çünkü bilmek de yetiyor bazen vicdan ehli bir insan için , halletmeye kalkışınca , okyanusta bir damla su olduğumuzu geç olmadan anlıyoruz zaten ; çünkü bizi aşan bir durum bu , ama duyarsız olmayalım , ses olalım seslerine. Senin düşünmediğin o Doğubeyazıt’ta ki asker , oğlu işkenceye maruz kalan anne , kardeşiyle yaşam mücadelesi veren üniversiteli , babasını ; ceplerini para hırsıyla doldurmak isteyen müteahhitler yüzünden kaybeden sabi, hepsi sensin , boy aynasında gördüğündür,senin vicdanındır.
Eğer hafta sonu kahve içebileceğiniz bir cafeniz varsa , alışveriş yapabileceğiniz mağazalar hala mevcutsa , arkadaşlarınızla , sevgililerinizle , eşlerinizle sinemaya haftada bir kez de olsa gidebiliyorsanız sıkıntı yok. Üşüyen bir halk için hiç de romantik ve tatlı olmayan karı görünce boy boy resim paylaşıp bol bol layklandıysa bir de , ohh miss sıkıntı asla yok , kim sıkıntı var diyorsa yüzünün ortasına indirin sümsüğü ve yola devam. Akşamları haberlerden sonra , eve gitmeye özen gösteriyorsak , başka acıları , başka hayatları görmezden gelebiliyorsak , keyfimiz gıcır ve tıkırında vesselam . mesela gün içerisinde , durduk yere oturup beş dakikalığına Doğubeyazıt’ta askerliğini yapan bir vatan evladının gözlerindeki bayrak sevdasını ve yaşadığı ölüm korkusunu düşündük mü ? Anamur’un bir köyünde okula gidemeyen bir sabinin kalem ve defter hasretini hissedebildik mi ? Oğlunun , gözaltında işkenceye maruz kaldığını öğrenen annenin , geceleri odanın karanlık duvarlarına bakıp , çaresizce ağlayışlarını iliklerimize kadar hissedebildik mi ? Anne ve babasını kaybetmiş , bir üniversite öğrencisinin , hem okulunu bitirmesi gerektiğini , hem bir işte çalışması gerektiğini , faturaları , kirayı , mutfak ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve kardeşiyle öyle ya da böyle yaşam mücadelesi verebilmesi gerektiğini hayal edebildik mi ? Babası, inşaattan düşüp ölmüş bir çocuğun hayatt boyu yüklendiği o travmayı atlatabilmesinin ne kadar dayanayanılmaz olduğunu tahayyül edebildik mi ? Bunları halledelim demiyorum , bilelim diyorum ; çünkü bilmek de yetiyor bazen vicdan ehli bir insan için , halletmeye kalkışınca , okyanusta bir damla su olduğumuzu geç olmadan anlıyoruz zaten ; çünkü bizi aşan bir durum bu , ama duyarsız olmayalım , ses olalım seslerine. Senin düşünmediğin o Doğubeyazıt’ta ki asker , oğlu işkenceye maruz kalan anne , kardeşiyle yaşam mücadelesi veren üniversiteli , babasını ; ceplerini para hırsıyla doldurmak isteyen müteahhitler yüzünden kaybeden sabi, hepsi sensin , boy aynasında gördüğündür,senin vicdanındır.
Sistemin , sadece
zenginlere endekslendiği bu coğrafyada , mazlumların çektiği acılardan bıktık ,
usandık. Sadece parası olanların , paralarına
para kattığı bu çarpık düzen artık tiksinç bir hal almadı mı ? Bizi
yönetenlerin , bizi ne kadar umursamadıklarını görüp de görmezden geldiğimiz
yetmedi mi? Değersiz olduğumuzu , hayatlarımızın iki dudakları arasında olduğunu
bildiğimiz , sistemin içerisinde en az sistemin kendisi kadar suçlu olduğumuz
gerçeğini anladığımız an değişim başkalaşım mekanizmaları harekete geçecek , mutualist bir sirkülasyona adım atacağız ; zira
NAZIM yanılmış olamaz –‘’ sen yanmazsan , ben yanmazsam , biz yanmazsak , nasıl
çıkar karanlıklar aydınlığa…’’hepsi zincirin birbirini tamamlayan halkaları
gibidir önce hayal edelim , anlamaya çalışalım , hissedebilelim , duyarsız
yanlarımızdan arınalım , boyun eğmeyelim , içimize içimize konuşmayalım ,
kınamayalım ve kınamakla yetinmeyelim
Köhnemiş bu
Sistemin içerisinde , sistemin kölesi olmadan , yaşayalım . Bu ülke , sadece
bizi yönetenlerin ülkesi değil , ölen gençlerimiz onların evlatları değil , kanıksamayalım her şeyi . Maaşım yatsın , karnım
doysun diye diye sıra bize gelecek ; sıra bize gelmeden , iş işten geçmeden ki bence geçti çünkü
karamsarım bu konuda , çünkü sizden çok daha fazla ötekileştirildim , hem
siyaseten hem ahlaken hem de vicdanen ; ama
şunu da bilirim ve ilklerime kadar
hissederim ki bedenim toprağa girene kadar sesim var olacaktır.
Bizi yönetenlerin , bizden hiçbir farklarının
olmadığını , tastamam idrak edebilelim , onlar da bir anneden bir babadan
gelmiş ilkokul , ortaokul ,lise, -(!)üniversite(!) okumuş , onlar da sabah
kalkıp , akşam uyuyan , acıkınca yemek yemek gibi özelliklere sahip olan insanlar.Bakkal Mehmet Amca gibi Manifaturacı Zülfü Abi gibi . Herhangi bir efsuni ya da insanüstü bir
meziyetleri yok . O halde , bu kadar özgür ve hoyrat davranmalarını kabul
etmemiz niye ? Babalarının çiftliğiymiş gibi at koşturmalarına kayıtsız
kalmamız niye ? Onların dedeleri Çanakkale de şehit olurken bizim dedelerimiz
şeker pancarı mı topluyordu .'' Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.'' sözünün hücrelerimize işlediği günleri yaşayalım , çığlık olamasak da ses olalım bir olalım diri olalım .Gidecek başka yerimiz yok , gidecek başka bir vatann toprağımız yok.Bir tane DİYARBAKIR bir tane DERSİM bir tane İZMİR bir tane TRABZON , TEKİRDAĞ , ANTALYA ... Hepsinden dünyada sadece ve sadece bir tane var . Ya ses olacağız ya da burnumuzun dibindeki yanı başımızdaki üst kattaki ya da trafik ışıklarındaki alıngan utangaç ve mahçup Suriyeliler gibi olacağız
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.'' sözünün hücrelerimize işlediği günleri yaşayalım , çığlık olamasak da ses olalım bir olalım diri olalım .Gidecek başka yerimiz yok , gidecek başka bir vatann toprağımız yok.Bir tane DİYARBAKIR bir tane DERSİM bir tane İZMİR bir tane TRABZON , TEKİRDAĞ , ANTALYA ... Hepsinden dünyada sadece ve sadece bir tane var . Ya ses olacağız ya da burnumuzun dibindeki yanı başımızdaki üst kattaki ya da trafik ışıklarındaki alıngan utangaç ve mahçup Suriyeliler gibi olacağız
İnsanımız gözü kapalı oy vermeye devam ettikçe politikacı gözü kapalı milleti temsil etmeye geldikçe bir koltuğa insanlar bu dünyada olma gayesinin "yaşamak" olduğunun farkına varmadıkça bu devran böyle gider sistemin çarkları daha çok gencimizi kardeşimizi arkadaşımızı yutar umarım gözlerimizi açtığımızda her şey için çok geç olmaz
YanıtlaSil