Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BUHRANLI GÜNLER

Ben bir yüklemim ,  her şeyi sırtlayan ve bundan gocunmayan biriyim. Ben bir özneyim , sizin kavramlarınıza sığdığım ölçüde varolmayı reddediyorum ; üstelik kendi varlığımı dünyaya yansıtmak ve dünyayı kendi varlığımın bir ifadesine dönüştürmek istiyorum. Alıştırıldığımız , tepkisizleştirildiğimiz , hissizleştirildiğimiz , yok sayıldığımız , yavaş yavaş yok edilmeye mahkum bırakıldığımız bu sistemi kabul etmiyorum. Kendi sesimle tartışıp durmaktan öteye gidemeyişimden sıkıldım . benimle aynı fikirleri taşıyan kişilerle, zorbalara , düzen bozguncularına  lanetler yağdırmaktan sıkıldım . Benimle zıt görüşleri paylaşan kişilerle tartışamama korkusunu gün be gün artarak yaşamaktan sıkıldım . fikirlerimin , dilimin , rengimin , mezhebimin , ırkımın , temsiliyet hakkımın hoyratça alaşağı edilmesinden sıkıldım. Hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaktan, duyarsızmışım gibi davranmaktan , konuşursam büyük konuşurum , büyük konuşursam da kodese tıkılmaktan , gencecik körpe delikanlılarımız...

DEVİNİMSİZ OLGU

Bilmem ben öyle şatafatlı giriş cümlelerinin insanda yarattığı gereksiz efsuni paranoyaları. Yok bilmem güneş perdeden içeriye süzülüyordu da gecenin zifiri karanlığında sessizliğimin çığlığı kulaklarımı bıçak gibi kesiyordu da falan filan ... Daha dolambaçsız , ifade gücü yüksek , ete kemiğe , dişe tırnağa bürünmüş iletişim araçları evladır benim için . Ortak dilimizi kullanıp herkesin anlayabileceği yazılar yazmalıyım , beni bana anlatan toplum yargılarından , annemin seccadesinden , arkadaşımın at gözlüğü siyasetinden uzak durmamalıyım. Beni ben yapan benden olmayandır cümlesinin kamyonlar dolusu anlamını hayatımın her zerresine yaydığım günden beri seviyorum , sosyal hayvan olan insanları. Yıllarca kendimi anlatmaya çalıştım ve çember üzerinde yürüme misali hep başladığım yerde bulup durdum kendimi ; bıkmadan usanmadan kendimi anlatmaya çalıştım . En büyük hatamdı bu benim , işleyişin bu olmadığını anladım ama biraz ipin ucu kaçmıştı sanki. Beni anlamalarını bekledim, kendimi an...

O AN SARIL KENDİNE

Ne istiyorsun deli göz diye sordu adam. Durdum, gözlerinin içine baktım. Gözleri o kadar sağlam bakıyordu ki, bakışları öylesine netti; odaklanmış sorduğu sorunun cevabını bekliyordu. Sorunun etkisiyle adamın karşısında bir süreliğine donakalarak uzaklara dalıp onlarca istek, olasılık ve gerçeklik çemberi içinde yol aldım. Bu kadar güçlü bir soru ve bakıştan kaçışım olamazdı. O anda zihnimin döngüsünden sıyrılıp cevap verebilseydim eğer, “Huzurlu bir hayat istiyorum” derdim. “Kendi dünyamı da yaşatabileceğim bir yaşam. Sevgi, saygı, hakkaniyet, ahlak, özgürlük, adalet, vicdanın olduğu ve egonun en aza indirgendiği bir dünya. Bir de aşk eklenirse içine yaşadığım hayatın bir anlamı olacak” derdim. Bu soruyu o bana sorana kadar, kendime sadece bir kere gerçekten sormuştum Temmuz ayında Pozcu'nun ortasında. O kalabalığın içinde yolun ortasında durdum. Sağımdan solumdan insanlar pardon, ımps fff sesleriyle bedenime çarparak akarken, sadece kendi duyabileceğim bir sesle “Ne istiyors...

ÖZGÜR MÜYÜZ?

İstediğin yere kaçıp gidemiyorsun. Yakandan tutanlar var. Aslında büyük bir kafesin içindeyiz. Anahtarı para olan bir kafes. Tutkusu dolu olanın değil, cebi dolu olanın kaçma hakkı olduğu kafes. Kaçmak için fazla mı geç? Bu soru çınlayıp duruyor kulaklarımda. Günden güne eriyen özgürlüğümü izliyorum televizyon kanallarının loş ekranlarında. Rüyalarımda kısmetse olurları görüyorum. Öyle Cahit Arf'in  tanımlarına benzer hücreler gibi de değiller. Çok daha korkunçlar. Köşeye kıstırılmışlığın soğuk nefesini duymaya başladım şakaklarımda. Her hareketimizi izliyorlar. Küçük, değersiz deney fareleri misali telef oluşlarımız yankılanıyor kötü insanların yüzlerinde. Acımasızlık. Hareket etmeye çalışıyoruz  ve zincirler bileklerimizi kesiyor. Kan. Uykumuzda takmışlar tüm prangalarımızı. Gerçekler gözlerimizi oyuyor. Böyle başlamamıştı. Küçük ıssız bir patikada ilerlerken gelmişti ilk aklıma; Uzakta yaşamalıydım toplumdan. Anlatmaya çalıştıkça anlaşılmamıştım çünkü. Onların değer ve...

SORGU SUAL METAFORU

uzun ve soluksuz bir serüvenin tedariksiz yolcusu olmanın verdiği düşünce furyası ile mutlu mesut bir hayat yaşamaya yeminli kafamın emrindeyim. yaşıyorum bıkmadan usanmadan yorulmadan yaşıyorum çünkü yaşamımın yaşanmamışlıkları biran önce yaşaması gerektiği gibi  bir tez gayesi var. gayelerim arzularım temennilerim hislerim ve hayallerim nerdeyse hergün değişiyor beli bir amaca odaklanamıyorum çünkü naptığımı bilmiyorum yaradılışımı sorgulamaktan kendi özümle doya doya zaman geçiremiyorum. belki de ben özümde çok iyiyimdir ama kendimle alakalı bildiğim elle tutulur bir şeye ulaşamadım . iyi olmak ahlak sahibi olmak vs. bunar değil bunlar biz insanların uydurmaları . iyi olan insanın değeri kötü insana göre kıyaslanıyor çünkü; yani kötünün yaptığından daha kötü değil iyi kişinin iyliği , kötünün kötülüğünden daha az kötü sadece. ahmet arabamı çaldı mehmet ise 5 tl paramı çaldı o yüzden ahmetin kötülüğünün yanında mehmetin kötü olması ihmal edilir hatta yok hükmündedir.beni ben ya...